Bu ütopyada “Insoluble” adlı kitabımın ütopya versiyonunu anlatmış olacağım. Kitabın siyasi kısmı ya  da o evreni anlatan bir ütopya olarak düşünülmemelidir! Galaksi ve Meritokrasi bambaşka bir yazıdır ve futurist bilim kurgu kitabım olan “Çözümsüz” ile karıştırılmamalıdır!

Galaksi ve Meritokrasi

İnsanların ana probleminin insan mutluluğu olduğu teknolojik bir çağda insanlık, galakside ya sistemler arası devlet olarak kalmakta ya da galaktik birleşkelere katılarak yönetimini idame ettirmekteydi. Galaktik birleşkelerin birbirleriyle olan rekabeti şu ölçütlere dayanmaktaydı: insan mutluluğu, yapıcı teknoloji, üretim geliri… Savaş ise yok denecek kadar azdı.

Fiziksel savaşların ilkel bir yıkıcı güç olduğu uzun zaman önce anlaşılmış, teknoloji insanlığın mutluluğu üzerine evrilmişti. Güneş sistemleri birer devlet -örneğin Ulami III güneş sistemi devleti- sayılmaktaydı. Devletler kendi başlarına ne ticareti ne de mutluluğu tek başlarına sağlayabiliyorlardı. Devletler galaktik birleşkelere katılarak galakside hareket ve teknolojik gelişim imkanı bulmaktaydı. Galakside öyle bir yönetim sistemi vardı ki ayrı ulusların oluşmasından çok birleşmelerine olanak sağlıyordu. Galaktik birleşkelerin bir antlaşması vardı ve bu da bölgeler arası geçiş izniydi. Devletlerin galaktik birleşkelere katılması bu açıdan çok önemliydi. Gerçi güneş sistemi devletlerinin birleşkelere katılmadığı rastlanan bir durum değildi. Birleşkelere katılmamak devletlere yarardan çok zarar verirdi.

Güneş sistemleri yönetimlerini ve iç politikasını kendisi belirlerken galaksi birleşkeleri dış siyaseti ile ilgilenir, devletlerin iç politikasına karışmazdı. Güneş sistemi devletleri gezegenlerine ait valiler tarafından meclis olarak yönetilirdi. Galaktik hükümet birleşkesi ise bu devletlerin temsilcilerinden oluşan daha kalabalık bir meclis yönetimine sahipti. Bu yönetim bütünlüğüne Meritokrasi denirdi. Galakside sistem devletlerin isteklerine göre yönetim bölgeleri kurulurdu. Galaktik birleşkeler farklı ideolojileri destekleyen devletlere destek yüzdeliğine göre belirli güneş sistemleri ve yönetim izni verirdi. Galaksinin yüzde yetmişe yakın halkı binyıllarca süregelen Meritokrasi ideolojisini benimsediğinden ayrı bir devlet kurmayı istememişlerdi. Çok eski bir ideoloji olan Demokrasinin böyle gelişmiş bir çağda az sayıda da olsa destekçisinin bulunması şaşılır bir durumdu. İnsanlar Meritokrasi ideolojisini benimsemesiyle Demokrasiyi eski zamanlardaki M.S 3. binyıllarda terk etmiş ve ilkel bir yönetim gibi görüp bir köşeye fırlatmışlardı. Bunun nedeni kayırma olaylarının yaşanması ve Küresel Dünya İhtilali’nin gerçekleşmesiydi. Siyasi bilgisi olmayan bir müzisyen dahi Demokrasi’ye göre yönetici olabiliyordu. Bu sorunu Meritokrasi halletti.

Bu Meritokrasi ideolojisi ise insanların yeteneklerini önemseyen liyakata dayalı seçimsel bir yönetim tipiydi. Öğrenciler üçlük eğitim sisteminde -yani üç yıl ilkokul, üç yıl ortaokul, 3 yıl üretim okulu ve 3 yıl da yüksek akademi okulu- yalnızca kendi alanıyla alakalı bilgileri öğrenirken alanıyla alakalı proje üretimi de göstermekteydi. İlkokulda galaktik birleşkenin okullarda gerekli ortamı sağlamasıyla öğrenci kendi ilgi alanını keşfederdi. Ortaokulda öğrenciler galaksideki tüm meslekleri yüzeysel olarak öğrenir ve bilgi sahibi olurdu. Üretim okulları sınavlarına bu genel kültür bilgilerindeki başarılarıyla girerdi. Üretim okullarına yerleştiğinde ise kendini geliştirir ve kendi alanıyla ilgili projeler yapardı. Bir bireyin galaksi için teknolojik bir kalkınma göstermesi üretim okullarında iken yani on beşli yaşlarındayken başlamış olurdu. Öğrenciler üretim okullarına seve seve gidiyor, bilgileri uygulayarak öğreniyorlardı. Akademi sınavlarına kendi alanlarına ait bilgilerle giriyor ve yalnızca kendi alanıyla alakalı akademilere yerleşiyordu. Akademiye yerleşen öğrenci Dünya dilimine göre iki yıl kadar öğrenimini tamamlıyor, işinde uzman olmak için bir yıl kadar yüksek akademi öğrenimi görüyordu.

İş bulma ya da devlet birimlerine atama ise Meritokrasi anlayışına uygun olup liyakata -yani yetenek ve başarılarına- göre yapılıyordu. Böyle bir sistemde işe alımlarda açıkta kalma yani işsizlik gibi sorunlar çıkmazken işçi ihtiyacı da doğmuyordu. Sağlık alanında eğitim alan birisi yalnızca sağlık bakanlığında iş sahibi olabilirken mühendislik eğitimi alan bir birey de yalnızca savunma ya da teknoloji bakanlığında iş sahibi olabiliyordu. Güneş sistemleri devletlerinde bakanlar yeteneğe göre seçilerek başa gelmekteydi. Galaktik meclisler ise yetenekli valiler ve yetenekli bakanlardan oluşuyordu. Ne bir kral ne bir yönetici galaktik birleşkenin başındaydı. Yalnızca Meritokratik meclis ve valiler bulunuyordu. Diğer güneş sistemi devletlerinin temsilcileri meclis gezegeninde olmadığı takdirde bilmem kaç parsek uzaklıkta da olsa teknolojinin getirmiş olduğu bir aygıt sayesinde meclise katılabiliyorlardı. Gezegen valileri tarafından seçim yapılarak güneş sistemi devletleri temsilcisi belirleniyordu.  Meclis üyeleri bu temsilciler ve sistemler arası galaktik bakanlardı. Gezegenlerin meclis üyeleri ise sektörler ve diğer birimlere ayrılarak belirlenmiş bölgelerin temsilcilerinden oluşuyordu. İşte böyle bir yönetim insanlığı sonsuza kadar bir arada tutmayı ve sosyal bir ortam yaratmayı sağlamıştı.

Şu anda galaksi piyasasına Liberalizm’in daha serbest ama bir o kadar da politikalı -kısıtlamalı- hali gelmişti. Galaksideki üç birleşkenin de ekonomisi serbest piyasaydı ve hatta güneş sistemi devletleri dahi özel sektöre uyarak kendi ürününü ve fiyatını koyabiliyordu. Buna “Tavşan Piyasası” deniyordu. Önceki serbest ekonomiye Liberalizm denirken şu anki ekonomiye ise “Koyu Liberalizm” deniyordu. Piyasa politikasında  ise belirli fiyatlar vardı ve aşılamazdı. İşte böyle bir sistem ilkel dönemlerde yaşanan enflasyon ve ekonomik krizlerin önüne geçebilmişti. Ekonomik krizlerin yerini düşük hareketli borsa almıştı. Ne de olsa ekonomi dert edilecek kadar önemli değildi. İnsanların böyle bir ihtiyacı yoktu ki!